Ana içeriğe atla

"Kim"lik?

Kim o kimlik? Aslında "kimlik" mi, "kim" mi? Kimliği olup da "kim"liği olmayan kaç kişi var acaba? Neden bunu dedim? Aslında kimliği olup da "kim"liği olmayan pek çok insan var, asıl soru az önceki değil, bu: "Neden 'kim'liğimiz yok?"

Evet, tamamen karmaşık bir başlangıç oldu. Fakat bu karmaşa, toplumlar içinde neden "kim"liği olmayanların olduğu yanında solda sıfır. Peki, neden "kim"liğimiz yok?

Genel cümlelerle konuşmayı pek sevmem, ama genelin durumu bu şekilde olduğundan mecburum. "Kim"liği olmayan bir toplum her kimliğe bürünebilir. Bizim durumumuz da buna benziyor, yüce bir "kim"liğimiz var iken bir anda boşluğa düştük... Peki neden? Orası meçhul, kim yaptı bunu bilinmez, zanna da girilmez. Bu yüzden kimin yaptığından değil de neden "kendi kendimizin" bu duruma düştüğü konusuna değineceğim.

Az önce söyledim, "kim"liği olmayan bir toplum her kimliğe bürünebilir. Bu "kim"liksizlik durumunun nedeni özentiden başkası değil, yani başka toplumlara. Fakat bunun da nedenleri var, o da "kim"liğin zayıflamış olması. Peki bizim "kim"liğimiz neden zayıfladı, neden o ihtişamlı "kim"lik kayboluverdi? Toplumların fikriyatları vardır, bunların ne olduğu şu anda önemli değil. Bu fikriyat, o toplumun yönünü belirler. Eğer ki bu fikriyat, dönemin şartlarına göre zayıflamışsa, ya da bu fikriyatı uygulayan toplum, bunu uygulamada gevşeklik göstermeye başlamışsa, ya da bu fikriyat toplumca çirkin görülmeye başlanmışsa, o zaman toplumun yönü o "kim"liğe uymaz. İlk nedende toplumun yeni bir kimlik yaratması mazur görülebilir. Gelelim ikinciye. Üçüncü nedenin öncülü olarak ikinci neden görülmeye başlanır. Bu nedende bir yeni bir "kim"lik yaratılmaz, sadece üçüncü nedenin ortaya çıkması beklenir. Bu aşamada toplumda çok büyük gelişmeler olmaz. Üçüncü ve de son nedenden sonra artık toplum, başka "kim"liklere özenmeye ve onu kendi kimliği yapmaya çalışır. Buna da özenti diyoruz. Özentinin sonucu da "kim"liksizlikten başka bir şey değildir! 

Her şeyi tanımladıktan sonra da bizim nedenlerimize gelelim. Biz neden böyle olduk? Bizim nedenlerimiz belli, zaten benzetmişsinizdir. Bunu yapanları neden burada anlatmayacağıma açıklık getirmek istiyorum. Aslında ikinci ya da üçüncü nedeni görmeye başladığımızda bu süreci hızlandırmak isteyenler olacaktır, çünkü toplum olarak mevkiimiz belli. Bunlar da bu olayın failleri olarak görüleceklerdir, fakat asıl fail toplumdur.

Aslında her şeyi açıkladğımı düşünüyorum, her ne kadar bazı yerleri bilerek eksik bırakmış olsam bile. 
Yorumlarınızı "LÜTFEN" bana yazın.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çokbilmişlere Cevaplar Yazı Dizisi 4: Hipotezler, Kanunlar, Teoriler ve Bilim

Daha önce yazılması gereken bir yazıyı şu anda yazıyorum, sanırım ilk bununla başlasaydık çok daha iyi olacaktı, çünkü aslında bu "çokbilmiş" kendinden emin ve bilgisizliğinin farkında olmadan yorum yapan insan tipi en çok bu ve bununla bağlantılı konularda yorum yapıyor. O halde bu kavramların ne olduklarını ve gerçekte bunların bilime nasıl katkı sağladıklarını açıklayalım. Başlıktaki sırayla gidelim, ilk başta hipotezin ne olduğu ile başlayalım. Hipotez, bir probleme getirilien henüz kanıtlanmamış bilimsel çözümlerdir. Örneğin, kendimizi 1600'lü yıllarda, Isaac Newton'un yerine koyarak dünya üzerinde herhangi bir yerde serbest bırakılan cisimlerin neden yere düştüklerini düşünmek ile başlayalım. Bu benzetme tabii ki -fazlasıyla-eksiktir, fakat şu anda amacımız yalnızca hipotezin ne olduğunu anlatmak. Eğer bir cisim serbet bırakılınca düşüyorsa, o halde ona etki eden bir kuvvet olmalıdır, bunu zaten biliyoruz. O halde bir şeyin ona kuvvet uygulaması gerekiyor, bu ...

Ne Biliyorsun?

Bilgin ne senin? Benim yok. Peki senin var mı? Bildiğini mi biliyorsun ya da sanıyorsun? Hayır, bu kesinlikle yanlış. Bunda şunu demek istiyorum, eğer ki sen bildiğini sanıyorsan cahilsin, aksi durumda yine cahilsin! Peki bilgi nedir? Bu arada bana şunu söylemeye kalkabilirsin, içinden, peki sen ne biliyorsun? Yazdıklarını bilmiyorsan neden yazıyorsun? Nedenini söyleyeyim, bildiğimi iddia etmedim asla (ne haddime) ayrıca bildiğim için değil düşündüğüm için yazıyorum. Peki bunu nereden biliyorum? Bilmiyorum! Bilgiye geri dönelim. Bilgi nedir? Bilgi tek şeydir: Bildiğin şeylerin evrendeki ve dışındaki tüm bilgiler arasında kendi bilginin bir kuarkı oluşturan sicimin Planck uzunluğunun 1/googolplex(ya da 10 10000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000 )'den bile daha küçük parçası kadar olduğunu bilmektir ve bilinmesi iddia edilebilecek tek bilgilerden biridir. Ama bilgi bu kadar az olacaksa, bize göre, neden bu kadar fazla b...

Çokbilmişlere Cevaplar Yazı Dizisi-3: Kuantum Dolanıklılığı

Uzun zamandır yazmamakla birlikte fizik hakkında da yazmamıştım. Ve yarım bıraktığım yazı dizime devam ediyorum. Bu defa konu, son zamanlarda fenomen olmuş, aslında her zaman fenomendi, bir konu, kuantum dolanıklılığı... Peki nedir bu? Aslında bunu basitçe şöyle ifade edebiliriz: Parçacıkların birbirleri ile haberleşmesi, ya da birbirinin "durumlarından" haberdar olması. Daha bilimsel bir açıklamayla, iki ya da daha parçacığın birbirinden ayrı ele alınamaması, en bilimseli ise iki parçacığın aynı kuantum durumunda, aynı dalga fonksiyonu ile tamınlanması. Peki nasıl oluyor bu? Aslında nedenini tam olarak bilmiyoruz ama olduğundan eminiz. Pek fazla zaman olmadı, ışınlanma ile ilgili haberleri duymuşsunuzdur, uyduya fotonun ışınlandığını söyleyen haberleri demek istiyorum. Aslında burada bir hata var, doğrudan "foton" ışınlanmıyor, "bilgi" ışınlanıyor. Bu deneyin aslında geçmişte yapılmış bir deneyin hemen hemen aynısı, sadece bir uyduya yapılıyor. Buna d...