Ana içeriğe atla

İnsan

Bir yazı daha, en son başladığımız daha üst seviye yazıların ikincisi... Bunda ne konudan bahsedeceğim:"İnsan"

İnsan nedir? Klasik başlangıç sorumuz, bir şeyin ne olduğunu bilmeden onun hakkında felsefe nasıl yapabiliriz? Ya da o, zihnimizde oluşmadan onun varlığından nasıl haberdar olabiliriz? Bütün bu soruların "insan" sözcüğü ile ne ilgisi olduğunu düşünüyorsan eğer, okumaya devam et.

İnsan, biyolojik bir varlık. Peki bu biyolojik varlığa neden "insan" diyoruz? "İnsan" kelimesi ne vasıflar taşıyor da biz bunu o vasıfların olduğu varlığa isim olarak veriyoruz? Eğer bunu Descartes'a sormuş olsaydınız, muhtemelen cevabı "Düşündüğünün üzerine düşünen varlık" olacaktı, ki ben de aynı fikirdeyim. O zaman "insanı insan yapan" bu şeyi biraz inceleyelim.

Düşünmek nedir, onunla başlamak lazım. İnsanı insan yapan şey düşünmek ise, ve de insan bir biyolojik varlık ise biyolojik olarak ona yakın olanlarda da benzer, fakat tamamı aynı olmayan özelliklerin olması gerekecektir, ki bu da düşünmektir. Peki insanın düşündüğü ile bu bahsettiklerimizin düşünmeleri aynı mıdır?

Aslında sorunun cevabı, cümle dikkatli incelendiğinde bulunabilir, ki basittir, onlar insana her ne kadar benzeseler de insan olmadıkları için aynı şeklide düşünemezler. Şimdi de en iyi yaptığım ve size de bu blogla yaptırmaya çalıştığım şeyi birlikte yapalım ve düşünmenin üstünde düşünmeyi "sorgulayalım"(Bu blogdaki her kelime ve noktalama işareti düşünülerek konulmuş, farkındasın değil mi bunun?)

Aslında az önce düşünmeyi açıkladık ve ne olduğunu bulduk, bu arada da düşünmenin üzerine düşünmüş olduk. Bu da insan olduğumuzun bir göstergesi. Ama asıl sorun, bizde değil, insan dediğimiz varlıkların insan olmamalarını bilmemelerinden dolayı bizleri insan olarak görmemeleri. Bunlara insan demeyi sizlere ve kendime hakaret sayıyorum, ki bunları nerede görseniz anında gözünze batarlar. Önemli olan onlara rağmen bunu, yani düşündüğünün üzerine düşünmeyi devam ettirmek, haydi devam edelim. Düşündüğümüzü eğer ki biliyorsak varlığımızı bilebileceğimizi anlatmıştım. O halde varlığı ya da yokluğun üzerine düşünmek de düşündüğünün üzerine düşünmenin içine mi girer, tabii ki evet. Çünkü düşünce varlığı oluşturan temel şeydir.

Biraz ağır bir yazı oldu, ağır eleştiriler var, ki bu bloga girenlerin, daha doğrusu takip edenlerin, buradaki eleştirileri hak etmeyeceklerini düşünüyorum, bu yüzden alınmanıza gerek yok. Yorumları bekliyorum(Uygulamadan girenler için, kusura bakmayın, uygulamaya güncelleme gönderecek zaman bulamıyorum, en yakın zamanda mobil için de yorumlar gelecek. Şimdilik sizler için hızlı link(tıklayın))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çokbilmişlere Cevaplar Yazı Dizisi 4: Hipotezler, Kanunlar, Teoriler ve Bilim

Daha önce yazılması gereken bir yazıyı şu anda yazıyorum, sanırım ilk bununla başlasaydık çok daha iyi olacaktı, çünkü aslında bu "çokbilmiş" kendinden emin ve bilgisizliğinin farkında olmadan yorum yapan insan tipi en çok bu ve bununla bağlantılı konularda yorum yapıyor. O halde bu kavramların ne olduklarını ve gerçekte bunların bilime nasıl katkı sağladıklarını açıklayalım. Başlıktaki sırayla gidelim, ilk başta hipotezin ne olduğu ile başlayalım. Hipotez, bir probleme getirilien henüz kanıtlanmamış bilimsel çözümlerdir. Örneğin, kendimizi 1600'lü yıllarda, Isaac Newton'un yerine koyarak dünya üzerinde herhangi bir yerde serbest bırakılan cisimlerin neden yere düştüklerini düşünmek ile başlayalım. Bu benzetme tabii ki -fazlasıyla-eksiktir, fakat şu anda amacımız yalnızca hipotezin ne olduğunu anlatmak. Eğer bir cisim serbet bırakılınca düşüyorsa, o halde ona etki eden bir kuvvet olmalıdır, bunu zaten biliyoruz. O halde bir şeyin ona kuvvet uygulaması gerekiyor, bu ...

Ne Biliyorsun?

Bilgin ne senin? Benim yok. Peki senin var mı? Bildiğini mi biliyorsun ya da sanıyorsun? Hayır, bu kesinlikle yanlış. Bunda şunu demek istiyorum, eğer ki sen bildiğini sanıyorsan cahilsin, aksi durumda yine cahilsin! Peki bilgi nedir? Bu arada bana şunu söylemeye kalkabilirsin, içinden, peki sen ne biliyorsun? Yazdıklarını bilmiyorsan neden yazıyorsun? Nedenini söyleyeyim, bildiğimi iddia etmedim asla (ne haddime) ayrıca bildiğim için değil düşündüğüm için yazıyorum. Peki bunu nereden biliyorum? Bilmiyorum! Bilgiye geri dönelim. Bilgi nedir? Bilgi tek şeydir: Bildiğin şeylerin evrendeki ve dışındaki tüm bilgiler arasında kendi bilginin bir kuarkı oluşturan sicimin Planck uzunluğunun 1/googolplex(ya da 10 10000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000 )'den bile daha küçük parçası kadar olduğunu bilmektir ve bilinmesi iddia edilebilecek tek bilgilerden biridir. Ama bilgi bu kadar az olacaksa, bize göre, neden bu kadar fazla b...

Çokbilmişlere Cevaplar Yazı Dizisi-3: Kuantum Dolanıklılığı

Uzun zamandır yazmamakla birlikte fizik hakkında da yazmamıştım. Ve yarım bıraktığım yazı dizime devam ediyorum. Bu defa konu, son zamanlarda fenomen olmuş, aslında her zaman fenomendi, bir konu, kuantum dolanıklılığı... Peki nedir bu? Aslında bunu basitçe şöyle ifade edebiliriz: Parçacıkların birbirleri ile haberleşmesi, ya da birbirinin "durumlarından" haberdar olması. Daha bilimsel bir açıklamayla, iki ya da daha parçacığın birbirinden ayrı ele alınamaması, en bilimseli ise iki parçacığın aynı kuantum durumunda, aynı dalga fonksiyonu ile tamınlanması. Peki nasıl oluyor bu? Aslında nedenini tam olarak bilmiyoruz ama olduğundan eminiz. Pek fazla zaman olmadı, ışınlanma ile ilgili haberleri duymuşsunuzdur, uyduya fotonun ışınlandığını söyleyen haberleri demek istiyorum. Aslında burada bir hata var, doğrudan "foton" ışınlanmıyor, "bilgi" ışınlanıyor. Bu deneyin aslında geçmişte yapılmış bir deneyin hemen hemen aynısı, sadece bir uyduya yapılıyor. Buna d...