Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Paradoks...

Paradoks nedir dersem aslında paradoksa girmiş olurum. Biraz soralım: -Paradoks nedir? -Paradoks, birbiri ardına gelen ve sürekli dönen sorular ve cevaplarının oluşturduğu dizidir. -Peki o zaman, söyle bana "Neden" ve "Nasıl" soruları paradoks mudur? -... -Ben söyleyeyim. Neden dediğinde cevaplar her zaman birbirini Nasıl ile birlikte takip edecektir, dene de gör. -Deneyeyim. 1. Soru:Neden ben bu yazıları okuyorum? 2. Soru:Ben neden bu yazıları okuduğumu soruyorum? 3.Soru:Ben bu yazıları nasıl okuyorum? 4.Soru:Ben neden gözlerimle bu yazıları okuyorum? ............. Evet, işte gördünüz. Paradoks sadece "Yalan söylediğini söyleyen bir insan yalancı mıdır?" tarzında bir şey değildir. Evet, bu belki pek bilinmeyen, hatta başka bir yerde okuyup duyamayacağın bir açıklamaydı... Belki literatürde o şekilde geçmiyor, ama ne olmuş? Ben bu şekilde açıkladım. Genelde yazılarımda bilimsel bilgiler kullanırım ama bu defa bilimi kendim yaptım. "Bil

Bilinmezliklerin Bilmecesi...

Nedir bilinmezlik? Bilinmezlik, bilmediğin bir şeydir. Evet, kaçamak bir cevap oldu sanki. Ama kaçamak cevaplar, cevapsızlıktan daha iyidir. Ama ben sizi böyle bırakmayacağım. Bilinmezlik Fizikçede, gözlemsizliktir. Felsefecede ise her şeydir. Bilinmezlik, olmadığındır, aynı anda da olduğundur. Olsa ne olur olmasa ne olur. Bilmecedir bilinmezlik. Bilinmezliği bilemezsin, bilebilecek olsa idin eğer, bilirdin. Demek ki "BİR"i bilmemeni istiyor. Dikkat edin, bu blogda yazılan her şey bilinçli şekilde ve kalıpta yazıldı, yazılıyor ve yazılacak. Bu bilmeceyi çözemezsin, bilinmez olmaz o zaman. Bilinmezi bilebilecek olsaydın bilmece olurdu. Ha ha, paradoks oldu. Bilinmezlik bir bilmece midir onu açıkla sen hele önce yoksa seni kandırıyor muyum ya da bu bir oyun mu kafanı karıştırmak için? Bilinmezliğin tamamı bilinmez ise, teferruatı ise bilmecedir dersem ne dersin? Bilmeceleri çözersin, evet burası doğru, ama bilinmezliği çözemezsin... Paradoks, değil mi? Sen öyle san ve sanmaya d

Zamanı Durdurmak...

Hiç düşündün mü zaman nasıl durur? Ya da durur mu? Veya durabilir mi? Zaman dursa ne olur diye peki? Bu düşünceler aslında senin benim gibi olduğunu gösterir eğer ki o soruları okumadan önce düşündüysen(Benim kendi hakkımdaki tanımımı  buradan  görebilirsin.). Evet, zaman... Zaman bir muammadır dostum. Zamanı açıklayamazsın şu anda ne sen ne de ben. Çünkü zamanın içindeyiz, ama aynı anda da değil gibiyiz. Sanki bir boyutta kayıp gidiyoruz ki zaten öyle... Ama kayan biz miyiz, yoksa zaman mı? Gözlemci farkı... Ama nasıl gözlemlersin ki bunu? Sen, ben, o hepimiz aynı zamandayız, ama dışına çıkamıyoruz. Çıksak ne olurdu acaba... Bu hareketin tersine gitmek, zamanı durdurur mu? Zaman duruyorsa eğer ki, o halde nası hareket olacak hareketli için? Ya da asıl soru şu mu: "Zaman boyutunda hareketli iken diğer boyutlarda da hareketli olmalı mıyız?" Evet, zaman... Zaman bir muammadır dostum. Zamanı açıklayamazsın şu anda ne sen ne de ben. Çünkü zamanın içindeyiz, ama aynı anda da d

Bir Sicim Karmaşası Hikayesi...

Bu, Bir Sicim "Karmaşasının" Hikayesi... Aman yanlış yazdım! "Karmaşası" yerine "Kuramı" demeliydim. Tam bir karmaşa ama, yanlış yazmakta haklıyım herhalde. Bana 11 boyutu var diyor evrenin. Adama sorarlar ama bunu nasıl kanıtlarsın diye? Her türlü denklemi yazar, çözer, yorumlarsın ama nasıl denersin bunu?  Bu yazı, Felsefece Fizikçe ile yazılıyor haberin olsun. Evet,bu yazı sicim kuramı ile ilgili. Pek sevmek ile sevmemek arasında kaldığım bir kuram ama aslında ben hep böyleyim, bu konuda sonra yazarım.  Kuramı biraz tanıtalım. Seni sıkacağını bildiğimden yine abartılı ve değişik hikayeler uydurup anlatacağım. Der ki bu kuram: Sen, ben(kuramdan değil kendimden bahsediyorum), o, biz, siz, onlar, evrendeki maddeler, parçacıklar dahil gördüğün göremediğin her bir şey kesinlikle "Sicim" denen tek boyutlu "sicim"lerden oluşmuştur. Ama ne acayip ki tek boyutlu sicimlerden oluşan bildiğimiz 3 Uzay boyutlu maddeler var ve bunlar çooook. 11

Detaylar Üzerine...

Bu aralar bir şeyler üzerine (daha önce Felsefe Üzerine  yazdım.) yazılar yazmaya başladım. Ama iyi de... Neyse, detaylar üzerine yazacağımı yazmıştım  daha önce. Herhalde zamanı. Bu yazı, detaylar üzerine Felsefece yazılmış bir yazıdan ibaret olmaz İnşallah, çünkü öyle olunca hiç kimse bir şey anlamamış oluyor. Gel gelelim işin aslına... Nedir detay? Karmaşıkça olmadan bütün... Karıştır bakalım karmaşıklaşsın biraz, o zaman ne oluyor bir bak. Ne oldu, ben sana açıklayayım. Gerçekler kazanında karıştırmadan önce gördüğün detaydı, karıştırdın ve bütün oldu... Yani dediğim: "Detaylar, bütünleri oluşturur." Bunu biliyor herkes. Peki o zaman, şöyle dersem fazla mı radikal olur: "Bütünler detayları oluşturur." Bu da benim fikrim. Ya da şu daha ilginç: "Her detay, aslında bir bütündür, bütünlerin değeri ne kadar ise detaylar da o kadar önemlidir." Ne diyorsun? "Asıl sen ne diyorsun, manyak mısın?" diyeceksiniz bana. Bunu söylemekten bıktım artık, b

Kime Göre, Neye Göre, Hangi Zamana Göre?

Kime göre dersiniz ben bu yazıyı yazdım ya da yazmadım? Evet, bu defa "Pat!" diye girdim yazıya. Kesinlikle haklısın. Peki gerçekten öyle mi? Şimdi "Yine mi felsefe!" diyebilirsin ama bu defa da yanıldın maalesef. Bu konu kesinlikle fizik, hatta dibine kadar! Dibine kadar dediysem dibine kadar girmeyeceksin korkma. Ben de öyle. Ama bir gün kafama eserse girerim ve dağıtırım ortalığı... Neyse, buna biz görelilik diyoruz Fizikçede. Geçen yazıda  bahsettim Felsefece ve Fizikçeden. Adı bu olmasa da ne fark eder, anladın sen herhalde. Devam edelim, konudan kopmuş GÖRÜNMEYELİM. Evet, başlıktaki sorular karışık, ben sana açıklayacağım merak etme sen hiç. Yorma hiç o olan fakat kullanmadığın aklını... Sence neden bunları yazıyorum, yani az önceki cümleyi(Sana koordinat vermek zorunda değilim.)? E bu da biraz bekle, düşün, sonra devam et anlamına geliyor herhalde... Hatta sana biraz müzik, düşünmene yardım eder. Müzik bitince devam et sana tavsiyem. Oldu mu? Neyse sen bun

"Fizik ve Felsefe"nin Dili

Başlıyorum, hazır ol! Bu yazı kafanı allak bullak edebilir. "Fizik ve Felsefe"nin dili derken sen şimdi bu blogda kullanılan dil hakkında yazacağımı sanıyordun değil mi? Tahminim yanlış mı? Benim gibi yarı-akıllı yarı-divane, fizikçi-felsefeci karışımından oluşan bir manyaktan böyle bir şey bekliyordun, değil mi? Ha ha ha, yanıldın. Konu bu değil. Konu, Fizik ve Felsefe'nin dili. Bunlar hakkında bir şeyler yazarken şairin dediği gibi:(Hangi şair olduğunu tabii ki de söylemeyeceğim ki söyleyemem, beni duyamazsınız, yazmayacağım.) İman, ihlas, vecd ve aşk bunlar birer kelime, Kelimeyi boğardım verselerdi elime.  Ben de diyorum. Bazen, kelimeler düğümlenir ya hani, o bende hep oluyor, her zaman. E tabi ben de genelde, hatta hep, bu dili konuştuğum için normal herhelde. "Dil nedir?"  dersen eğer ki, bu Felsefedir. E Felsefe olan her şey felsefenin dilidir de aynı zamanda... Yanlış diyorsan yaz yoruma sen yanlışsın diye. Ben insan yemeyi sevmiyorum, merak etme gar

Hiç Aklına Gelir Miydi?

Gelir miydi aklına hiç bazı şeyler? Mesela bunu yazanın(Bu şahsiyet ben oluyorum.) aslında bir uzaylı olabileceği... Ya da bunu okurken aslında rüyada olabileceğin? Ya da aslında hiç olmadığın, senin benim rüyamda olduğun. Bu söylediklerimin hiçbir desteği yok, evet bunu biliyorum, ama aksini de iddia da edemezsin ki sen? Var mı bir itirazın? Ya da yalancının tekiyimdir belki de? Ya da sen öylesindir bunu ben nereden bilebilirim ya da sen nereden bileceksin ki bunların olup olabilemeyeceği? Ya da bu yazıya yazanın burada yazmaya başlamadan önce böyle ve bu üslupla hiçbir şey yazmadığı... Gelir miydi? Ya da soğukta şu anda üşüyen bir insanın çektiği acıların sorumlusunun yalnızca senin bir anlık mutluluğunun olduğu... Gelir miydi, söyle bana...  Neyse, biraz duygusal oldu gibi sanki ama arada bir gerek canım sizde. Ağlayacağım(!) birazdan. Bunları yalnızca senin aklına getirmemenle dalga geçmek için yapıyorum(Yalnızca bu yazı için geçerli.). Aklına gelenlere laf yok ama. Neden dalga

Kuantumun Fiziği mi, Fiziğin Kuantumu mu?

Evet, fiziğe de girelim biraz. "Fizik, kısaca bütün evreni, maddeyi, enerjiyi tanımlamaya çalışan bir bilim dalıdır." şeklinde bir tanımlama biraz sıkıcıdır, bense fizik için evrenin ta kendisi diyorum. Çünkü evren, tamamen fiziğin ilgi alanındadır. Neyse, biraz da kuantum... "Nedir kuantum?" sorusuyla başlayalım. Kuantum, fiziğin atomaltı "BOYUTTA" sergileyeceği davranışları inceler. Bu tanım da sıkıcı oldu sanki. O halde şöyle diyelim: Kuantum, fiziğin "DETAYIDIR". Bu daha doğru. Çünkü detaylar her zaman oluşturdukları bütünden küçüklerdir. "Detay" kavramı hakkındaki felsefemizi sonraya bırakalım. Evet, kuantumun fiziğini açıkladık, peki fiziğin kuantumu ne? Böyle bir ifade, daha önce hiçbir yerde geçmemiştir(Burası hariç, ya da ben öyle biliyorum.). Neden böyle bir ifade kullandım sizce? Kuantum fiziği, gariplikleriyle ünlüdür. Buna göre bir parçacığın yeri belirlenemez. "Belirleyemezsin kardeşim! Senin gücün bu kadar!" d

Felsefe Üzerine...

Nedir felsefe? Sorgulamak basitçe. Belki öyle, belki değil. Peki sorgulamak mı sadece? Hayır tabii ki de. Nedir o halde? İşte şu anda yapıyoruz ya. İşte bu tam da felsefe. Başka ne? Orası meçhul oraya girme. Bu da felsefe. Karmaşadır felsefe düzenlice. Paradoks olur bazen. İşte az önceki gibi. Felsefe paradokstur, sorgulayarak oluşur. Ama belki de bunların hiçbiridir. Hiçbir şeyden emin olamayız. Şüphedir felsefe şüphe. Aslında "YOK" olmayı, "VAR" olmakla kıyaslamak değildir sadece. Hatta o değildir kesinlikle, ona "HİKMET" denir. Oraya girme orası karışık içine girersen ne sen çıkarsın ne de ben çıkarım ne de başkası. O kadar zeki değilim hatta hiç değilim. "Haydi artık, konuya dönelim." dediğinizi duyar gibiyim, ama konudan hiç ayrılmadık ki. Konu felsefe, ben felsefe, sen felsefe, o felsefe... Tabii ki anlayana ve yapana. Neyse bitireyim artık yazıyı. Aslında uzuuun uzuuun yazılar yazmasını ben de biliyorum, ama fazla sıkmasın. Bitti bu yazı b

Bu bloğun ilk yazısı...

Evet, bu buradaki ilk yazım. Bu yazıda blog ve kendim hakkımda birkaç şeyler yazacağım,ki başladım bile. Evet, belki bu kendi hakkımdaki ilk yazım. Bu yazıyı okuyacaklar beni garipseyecek, biliyorum, gerçekten öyleyim aslında. Fizik ile uğraşan ve felsefe yapan biri kadar garibim... Aslında bu blog, tam da bu ikisi üzerine kurulu. Blogda daha çok düşündürücü şeyler yazacağım. Sonuçta fizik bu... Zor(!). Hele felsefe... Kesinlikle hayır, buna karşıyım. Fizik aslında sadece hayal... Hayaiperest biri olarak hayal ettireceğim. Aynı anda felsefe de yazacağım. Felsefe de aynı fizikle. Ama tabii ki aynı anda değil, lafın gelişi yazdım. Evet, sanırım burada bitiriyorum. Belki de garip olan ben değilimdir, ne dersiniz? (Bundan önceki cümle felsefe ile ilgili bı blogdaki ilk cümlem. İlk cümlemizi de yazdık "belki" de... )