Ana içeriğe atla

Çokbilmişlere Cevaplar Yazı Dizisi 4: Hipotezler, Kanunlar, Teoriler ve Bilim

Daha önce yazılması gereken bir yazıyı şu anda yazıyorum, sanırım ilk bununla başlasaydık çok daha iyi olacaktı, çünkü aslında bu "çokbilmiş" kendinden emin ve bilgisizliğinin farkında olmadan yorum yapan insan tipi en çok bu ve bununla bağlantılı konularda yorum yapıyor. O halde bu kavramların ne olduklarını ve gerçekte bunların bilime nasıl katkı sağladıklarını açıklayalım.

Başlıktaki sırayla gidelim, ilk başta hipotezin ne olduğu ile başlayalım. Hipotez, bir probleme getirilien henüz kanıtlanmamış bilimsel çözümlerdir. Örneğin, kendimizi 1600'lü yıllarda, Isaac Newton'un yerine koyarak dünya üzerinde herhangi bir yerde serbest bırakılan cisimlerin neden yere düştüklerini düşünmek ile başlayalım. Bu benzetme tabii ki -fazlasıyla-eksiktir, fakat şu anda amacımız yalnızca hipotezin ne olduğunu anlatmak. Eğer bir cisim serbet bırakılınca düşüyorsa, o halde ona etki eden bir kuvvet olmalıdır, bunu zaten biliyoruz. O halde bir şeyin ona kuvvet uygulaması gerekiyor, bu açıktır. Peki buna kuvveti ne uygular, görünürde hiçbir şey yok. Eğer görünürde hiçbir şey yoksa, görünmeyen bir kuvvet olmalıdır. Bunu neler uygulayabilir? Cismin hareket yönü, ona etki eden net kuvvetin yönü ile aynı olmalıdır, cisim ise yere dik olarak düşüyor. Bu durumda, ya yer bu cismi çekecek, ya da gök bu cismi itecek. Şu anda yaptığımız şey tam da hipotez kurmak oldu. Bunu açık şekilde aşamalarla yazarsak:

Problem: Cisimler neden yere düşer?
Hipotez 1: Yer cisimleri çeker.
Hipotez 2: Gök cisimleri iter.

Peki bunlar -yine şekilde devam edersek- kanıtlanmış mıdır? Hayır, biz yalnızca akıl yürütme ile bir sonuca ulaştık, bunun sağlam kanıtlarla desteklenmesi gerekiyor. Yani yalnızca hipotezler ortaya attık.

Eğer bunlardan birinin -gerçekte doğru olanı kullanalım- doğru olması için bir sebep bulursak ve bunu deneylerle kanıtlarsak o zaman ne olur? Bu durumda -sadece bir tane yeterli olmamakla birlikte ve kanıtların kesin ve sağlam olduğu durumda- bu hipotezimiz artık bir hipotez değildir, ne olduğuna göre değişikliğe uğrar. Şu anki örneğimiz için konuşursak, bu işi biraz daha genelleştirirsek -yani matematiğe dökersek- o zaman bu hipotezimiz kanuna dönüşmüş olur. Kanunlar, evrendeki olayların neden olduklarını tanımlar, nasıl olduklarını değil. Buradaki örnekten de anlaşılacağı gibi, burada olayın neden olduğunu bulduk, nasıl olduğunu değil, demek istediğim şu ki burada yerin cismi nasıl çektiği hakkında bir bilgi yok. Bu durumda başka bir şeye ihtiyaç var, çünkü bilimde "Öyle olduğu için oluyor." tarzı bahanelerle sonuçlar oluşturulamaz. Bunu sorduğumuzda da, yine aynı şekilde hipotezler kurup, bunu matematiksel ve deneysel kanıtlarla -bunlar yine az önceki kanıtlarla aynı özellikte olmalıdır- desteklersek, o zaman hipotezimiz teoriye dönüşür.

Son zamanlarda, çeşitli şeyler için söylenen en saçma saçmalıkların temel aldığı bir fikir var: "Teoriler kanıtlanmamıştır."
Eğer kendi bilgisizliğini gizlemek istercesine cahilce, bilgisizliğini bilmeyen bir üslupla, bundan kaynaklanan kendine güven ve ego ile yorum yaparak bilimsel bir teoriyi yanlışlamaya çalışan bir "çokbilmiş" ile karşılaşırsanız -onunla konuşup konuşmamak yine de size kalmış- ve eğer gerçekten onun insanları yanıltarak bu cahil güveni ile kendini öne çıkararak söylediklerini kabul ettirmesini istemiyorsanız, ona bilmediği kelimeleri kullanmaması gerektiğini ya da buradaki bilgilere dayanarak istediğiniz herhangi bir şeyi söyleyebilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

En Uygun

Devam ediyor, vakit buldukça yazıyorum. "En uygun" ne demektir, bunun üzerine düşünelim. Daha doğrusu en uygunun ne hakkında olduğunu bilmemiz gerekiyor ki devamını getirelim. Bu, metafor yüklü bir yazı olacak. Neden mi, eğer ki anlarsan nedenini anlarsın. Hedef, insan için ne olmalı? Şimdi hedefe nereden geldik diyeceksiniz, bu bir metafor. Hedef dediğimiz şey insanın kendisi olmalı. Bu oku nasıl çekmeli o halde? Bu oku sıradan oklar gibi bir anda çekemezsin, fazla dayanamaz, kopar. O zaman oku çekmenin bilgisini bilmek gerek. Onu nereden bulacaksın, düşünerek. Ben şimdilik sana vereceğim. Bu sınır diğerleri gibi değildir, eğer ki geçmeyi bilmezsen uçurumdan yuvarlanırsın. Sınırı geçmenin yolu ise daha fazla düşünmektir. Peki bunun en uygun ile alakası ne? En uygunun ne hakkında olduğunu belirlemeye çalışıyoruz. Burada belirledik, en uygununu bulacağımız şeyi. O zaman en uygun yolu bulmak ilk aradığımız şeydi. En uygun da kişiye göre değişir, en uygun yolu buradan sonra ...

Felsefe Üzerine...

Nedir felsefe? Sorgulamak basitçe. Belki öyle, belki değil. Peki sorgulamak mı sadece? Hayır tabii ki de. Nedir o halde? İşte şu anda yapıyoruz ya. İşte bu tam da felsefe. Başka ne? Orası meçhul oraya girme. Bu da felsefe. Karmaşadır felsefe düzenlice. Paradoks olur bazen. İşte az önceki gibi. Felsefe paradokstur, sorgulayarak oluşur. Ama belki de bunların hiçbiridir. Hiçbir şeyden emin olamayız. Şüphedir felsefe şüphe. Aslında "YOK" olmayı, "VAR" olmakla kıyaslamak değildir sadece. Hatta o değildir kesinlikle, ona "HİKMET" denir. Oraya girme orası karışık içine girersen ne sen çıkarsın ne de ben çıkarım ne de başkası. O kadar zeki değilim hatta hiç değilim. "Haydi artık, konuya dönelim." dediğinizi duyar gibiyim, ama konudan hiç ayrılmadık ki. Konu felsefe, ben felsefe, sen felsefe, o felsefe... Tabii ki anlayana ve yapana. Neyse bitireyim artık yazıyı. Aslında uzuuun uzuuun yazılar yazmasını ben de biliyorum, ama fazla sıkmasın. Bitti bu yazı b...

Bir Sicim Karmaşası Hikayesi...

Bu, Bir Sicim "Karmaşasının" Hikayesi... Aman yanlış yazdım! "Karmaşası" yerine "Kuramı" demeliydim. Tam bir karmaşa ama, yanlış yazmakta haklıyım herhalde. Bana 11 boyutu var diyor evrenin. Adama sorarlar ama bunu nasıl kanıtlarsın diye? Her türlü denklemi yazar, çözer, yorumlarsın ama nasıl denersin bunu?  Bu yazı, Felsefece Fizikçe ile yazılıyor haberin olsun. Evet,bu yazı sicim kuramı ile ilgili. Pek sevmek ile sevmemek arasında kaldığım bir kuram ama aslında ben hep böyleyim, bu konuda sonra yazarım.  Kuramı biraz tanıtalım. Seni sıkacağını bildiğimden yine abartılı ve değişik hikayeler uydurup anlatacağım. Der ki bu kuram: Sen, ben(kuramdan değil kendimden bahsediyorum), o, biz, siz, onlar, evrendeki maddeler, parçacıklar dahil gördüğün göremediğin her bir şey kesinlikle "Sicim" denen tek boyutlu "sicim"lerden oluşmuştur. Ama ne acayip ki tek boyutlu sicimlerden oluşan bildiğimiz 3 Uzay boyutlu maddeler var ve bunlar çooook. 11 ...